Çerkes Hasan

Hulusi Üstün

J. Bell'in "Çerkesya'dan Savaş Mektupları" adlı eserinde Vordezoukue Dzepş adlı bir Ubıkh asilzadesinden bahsedilmekte ve onun işgalci Rus güçlerine karşı Çerkesler'in verdiği savaşta ne derece önemli bir yeri olduğu anlatılmaktadır.

Vordezoukue'nun oğlu Dzepş Barakay Ismail Bey'den ise Fonvıll'in "Çerkesya Bağımsızlık Savaşı" adlı eserinde bahsedilmektedir. Fonvıll'i İstanbul'dan Kafkasya'ya götüren, onu evinde misafir eden ve rehberlik yapan kişi Ismail Bey'dir. Kızı Neşerek Sultan Abdülaziz'in eşidir ve sarayda çok seçkin bir yeri vardır. Oğlu Hasan Bey ise Fonvill'in anlattığına göre Vardan Vadisi'nde bir Çerkes beyine Pur olarak verilmiştir. Kitabında onun baba ocağına dönüş törenleri anlatılır. Hasan Bey 1863'te yedi-sekiz yaşlarındadır ve Kafkasya'dadır. Osmanlı tarihçileri onun 1859'da Osmanlı topraklarında doğduğunu yazar.

1859'da Çerkes kurultayı tarafından Hasan Huşt önderliğinde bir heyet İstanbul'a gönderildi. Bu heyetten dört zat İstanbul'da kaldı. Bunlar Şapsığ temsilcisi Huşt Hasan, Nathuaç temsilcisi Güstanokue İsmail, Abzah temsilcisi Barasbiy Hacı Hajbek ve Ubıkhların temsilcisi Zevş Barakay İsmail Bey'di. Bu ziyaret sonrasında İsmail Bey'e Trakya'dan geniş araziler ihsan edilmiş ve muhtemelen bu sırada kızı Neşerek, Sultan Abdülaziz'in annesinin isteği üzerine sarayda kalmış ve padişahla evlendirilmiştir. Fakat İsmail Bey'in memleketiyle ilişkileri sürmektedir. Diplomatik girişimler içerisindedir. 1862'de Çerkesya sorununu anlatmak üzere Paris'i ziyaret eden heyetin başkanlığını yapar ve Vitold Czartorysky refakatinde Londra'ya geçer. Avrupa'da halkının verdiği ümitsiz savaş için destek arar ve bir çok çevreden bu konuda söz alır. 1864 sonrası yenilginin kesinleşmesi üzerine İstanbul'a gelir ve Istablı Amire (Saray Atları) bölümünde çalışır kısa bir süre Büyük Çekmece Kaymakamlığı yapar ve en sonunda ailesinin ve maiyetinin yerleştiği Silivri'ye döner. Oğlu Hasan Bey de eniştesi Abdülaziz tarafından yetiştirilir kendisine subaylık rütbesi verilir. Biniciliği ve zekiliğiyle dikkat çeken Hasan Bey yetişmesi konusunda verilen emeği boşa çıkarmaz ve tüm İstanbul'da tanınan namlı biri olur. 1876 yılında Jön Türkler hareketi tarafından Yıldız Sarayı basılır, padişah tahttan indirilir. Baskın esnasında padişah hanımları taciz edilir ve güzelliğiyle tanınan Neşerek Sultan'ın yüzü boynunda altın taşıdığı gerekçesiyle açılır ve yağmur altında Üsküdar'a geçmek üzere kayığa bindirilir. Bu hali gururuna yediremeyen Hanım Sultan birkaç gün içinde vefat eder. Sultan Abdülaziz'e olan garazıyla tanınan ve "kinim dinimdir" diyen Hüseyin Avni Paşa ve kumpanyası bu fırsatı değerlendirip padişahı intihar süsü vererek öldürür. Kahve ocağına cenazesini atarlar. Oğlunun cesedi üzerine kapanan annesi hakaretlere uğrar, hatta kulakları kesilerek küpeleri alınır.

Eniştesi ve ablasının ölümünü hazmedemeyen Çerkes Hasan Mithat Paşa'nın Beyazıt'taki konağını basar ve Hüseyin Avni Paşa ile Hariciye Nazırı Reşit Paşa'nın da aralarında olduğu devlet adamlarından altı kişiyi öldürür. Askeri mahkemede yargılanan Hasan Bey olaydan iki gün sonra Beyazıt Meydanı'ndaki bir dut ağacına asılarak cezası infaz edilir. (18 Haziran 1876)

Onun idamı tüm İstanbul'da geniş yankı uyandırır ve adına şarkılar söylenir, ağıtlar yakılır. Çünkü haksız bir kalkışmanın mağdurlarının intikamını almıştır Hasan Bey. Onun için söylenen bir şarkı halkın bu mert adama duyduğu sevgiyi ortaya koyması açısından kayda değerdir.

Aksaray'dan kar geliyor, Ben sandım ki yar geliyor. Çıktım baktım pencereye Çerkes Hasan can veriyor.

Beyazıt'tır meydan yeri, Hanımların seyran yeri Çerkes Hasan'ı astılar Sol yanında ferman yeri.

Babası İsmail Bey'in Silivri Piri Mehmet Paşa Camii haziresindeki mezar taşı kitabesi şu şekildedir:

"Müddet-i ömrünü gaza ve cihada vakfedip, Çerkezistan'ın düşman eline geçtiği zaman kabail-i Çerakesenin hicretleri esbabı istihsale sarf-ı mikdar eylemiş ve taallükati için Alipaşa kariyesini teşkile ve Büyük Çekmece kaymakamlığında hüsnü memuriyete muvaffak olmuş olan Istabl-i Amire payelülerinden Ubıkh kabilesi ümerasından Zevş Burakzade Gazi Ismail Bey'in ve civarında medfun harem ve evlad ü akrabaları ervahı için rızaen lillahil Fatiha... 1292"

Halkımızın verdiği ölüm kalım savaşının adı yad edilmeyen kahramanlarından olan İsmail Bey'in oğlu Hasan Bey Edirnekapı Şehitliği'nde yatıyor ve baş ucunda "Meşahir-i ümera ve guzat-ı Çerakese'den Zevş Barakayzade Ismail Bey'in mahdumu olup Mekteb-i fünun-u Harbiye'de ikmal-i tahsil eyleyerek kolağalık rütbesini ihraz eylemiş iken genç yaşında veliyyü nimeti uğruna feda-yı can eyleyen merhum ve mağfur Çerkes Hasan Beyin ruhu için Fatiha. 1293 " yazıyor.
_________________________
- "Tarihi bir yalanın romanı "Son Ubıh" "